babam yine kapıyı ayağıyla çalıyor
gelirken elleri dolu gelmiş anlaşılan
gelirken yanında ekmek, süt
gelirken yanında proletarya
gelirken yanında berlin stalinallee yapı işçileri, csepel çelik işçileri
gelirken yanında tatabanya madencileri

babam, elleri naylon poşetler yüzünden kesilen
dili damağı hep kuru
akşam menülerinde hiç kere seçici
karısından bizzat çay isteyip ana haber bültenlerinin karşısında ölüye kalan
babam; 1.80’e 100 kilo gururdan yapılma bir adam
bir adam ki, köşe bucak kaçtığım
fakat annemin “gittikçe babana benziyorsun” dediği
babam, babalar, proletarya, fraternite, tabandakiler, avam, ezilenler, ezikler…

eve coca cola sokmayan babalar
bir işçi sınıfı olarak
carrefourlara asla uğramayan babalar
bir işçi sınıfı olarak

yapman gereken, sofrada zorla uzandığım ucuz peyniri bana yaklaştırmaktı baba
kapıları çarpmak değil
pencereleri hiç değil
forsa bunca tamah edilen dünyada
8 yıl aynı gömleği giydin baba
halbuki sen saçlarını tarardın eskiden
nasıl olduklarını sorardın
şimdi pek çıkmıyorsun dışarlara
çıkma baba, zaten çıkılacak bir dışar kalmadı artık
zaten evden gayrısı kalmadı artık
sen; elinde kumandan, televizyonunda siyasi partilerin
annem içerde öldü baba
televizyonun sesini birazcık kısar mısın?

Next

ŞİİR | More and More, ruken kaplan