Allah’ın tam ortasında oturmuş gül yiyorum
kesseler ağzımdan gülü unutmuş bıçak
kırmızı ve taze gülü koklamaktan değil
gülü ısırmak tazı dişlerle çiğnemekten
bir gülü yerken buluyorum kendimi sen ne yaparken
sen hiç şey bile yapmazken ben gül yiyorum
Ivan Milinski diriliyor Çin’den bir uçak kalkıyor
senin gülünü yemiyorum ama senim yemiyorum
basgüllerini açmak geliyor aklıma
aklıma diyorum kalbin yerine kürek demeyi
ömüriliğini senin vazonu değil hiç değil
benim çok gülsuyu içmişliğim var
benim ayaklarım çok gül ezdi
senin ya parmakların üşürse
karnın ağrılar ellerin erzurumlar
hatırlasana şimdi biz üç kişiyiz
sen ben ve biz
senin gülüm benim gülün öbür gülü zaten yedim
tüm gülleri cepledim
çeyizlerden ve cesetlerden
fistanlardan ve bileklerden
gülerken ölmüşlerden
gül erken bana mı saatlerden
benim mi var bileklerime bağlı akrebe kovan
gül er miyim ağlar mısın
gülsarmama üzüm koyar mısın
ben bizim gülümüzü yemedim sus kulakmasınlar
bizim gülümüzü bir ham yaptım kafamlar delik deşik
bir mis koklarım senin koklama payına dokunmam
güllahanası yaparım gülsalatası
Güllü çalar Güllü dinlerim gül lekesi olur kulaklarım
dışarda yağmur masamda resmin sevdiğin şarkıyı
açmamak gülünü kaçmamak tek seferde yapmak
nizami bir kesik bu nizami bir gül nizami bir ofsayt
çatırt diye kı
rı
lı
rım vazondan düşen elinden
sen sonra küçük kırıktan görünen içlerime bakarsın
boşa bakarsın ama insan içinden gül çıkmaz
termometreler gülsağanağı gösterir
navigasyonlar gülden kapanan yolları
ve nice yanmaklar benden bahseder
bu kadar gül içinde serin kalmamı
bu kadar ateş içinde gülden sağ çıkmamı
bana gülden yıkanmış bu gömleği rüyamda giydirdiler
ipliksiz ve düğmesiz bu gömleği nasıl mı giydirdiler
göbeğimi yırtan yılanı besleyen bu gömlek
tasavvur ettikçe üstümde kızaran bu gömlek
kapadıkça gözlerimi beni boğan bu gömlek
yıkandıkça ben leş kokular yayan bu gömlek
samut bez büyülü gergef
paslı zırh zehirli gömlek
çık benden
çık benden
yada geldiğim yere koy beni
anamın amına sok beni.
– berf çakmakcı