Tadı kaçan şeylerden ben yorgunum
Ayaklarım hasta
Zihnim duruldu, bulanıklığı uzun zamandır
An beni sardı an beni saldı dünyaya
Ona hediyeler getirdim günahlar
Sırtım taş oldu yakışacağını aramadı 
gün yakışanı taktı boynuna 
Azimse biraz taşıyanı saz  kendini bulmalı rüyadır
Kırmalı bileğini kalbini okutmalı
Söz kınından çıktığı zaman
Kul kendini bilmeyi özler durur, özler duru, özler durulur yalın ayak
İsmail: Çinli bir salto ayağını maziye dayamalı özler kuru özler güğüm özlem bastı bacak
Hasret kaçar gider kendini astı ayak
Şimdi feleğe gelecek rövanşta çeksem rövaşata uyansam asfaltta
Halı yıkasak tarihe geçsek
Overlok makinası ayağımıza gelse farklı anlamlar çıkarsak 
Sökülsek ip boyasak
İsmail: Eksikte bir gemi limanda bağlı değil ama
Soğutsak yüreğini geminin dalga dalga dalgalan dağlara koştursak
Arpa versek kuşansak
Yola vursak gücensek tavrından
Bir Bağdat a sürsek inansak
Bir limanda. Bağlı değil gemi eksikte ama
Tekrar sökülmesi ip boyaması tekrar
Derya da bin derya bulsak kaybetsek birbirimizi
Bulmak kolay aramak zor gelir bana

şimdi hazır bin süvari atlarını çekmişler dara  
duruyorlar vücut hal imkan içinden 
su hikmetini zamanın eline vermiş
şafak sökecek Suna alarm kuracak 
uyanacak saat öldüğü zaman 
senin ağladığın her mevsim hayata kaçacak 
Çıkacak zagrebinden yollar 

Zamandan kaçışın yok. Ne ölü ne canlısın. Ne melek ne şeytansı.
Ne eksik ne fazlasın.

Next

[şiir] diary of a murderer martin | yiğit bağcı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum gönder