umut kurt’a

iki çocukken biz, rumeli yanarken, ateş atlarken
hiçbir şey bilmeden, bilmek istemeden umut
tavada balıklarla konuşan çocuklar kadar çokken
toprak taşıdık o çukurlardan kendi altımıza

kılıç çekmezken, pusula saymazken, kongreler yokken
bıyıkları terlerken bembeyaz türklerin
bütün lastikler bizim, kasetler yeni, japonya çok yakınken
görmüş herkes göreceğini, alnımız açık umut
gideceğime inanmadı kimse, kolunu uzat devrilelim

her şeyi eskiye çevirebilen bir kadran varmış diyelim
80’lerin samatya’sını düşün,  bu kadranla oraya döndük diyelim
senin arabadayız – dünya kapanmış
sabaha karşı tavadaki balıkların öldüğüne inanmış annen
ama insanız, rezil bir an hiçbir şey eksiltmiyor içimizden

buluttan yaptığım peygamber öldü
– içini çek dedin içimi çektim
taş kıvam alıp bekledi dünyadaki yerini
bunca gürültüde mazi güzellenmiyor umut
kolunu uzat devrilelim

saçlarımız önce kıvrılsın sonra dökülsün
rezillik çıksın, bir şeyler düşsün, dumanlar sarsın
kovulalım kovulmak eskitsin bizi
yapamazsın desinler yapamayalım
bu düşmeye meyil, bu çocuklara hudut
atış serbestleri, ateş taksimleri
nişanlar, hedefler, bu sıcacık şarjör

ki savaşla ilgim devrilmekten ibaret umut
biraz kürtçe öğrendim, kolunu uzat devrilelim

oğulcan kütük

Next

[şiir] O, yusuf koşal

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum gönder